Şehit Düştüğü Tarih: 17 Haziran 1984
Şehit Düştüğü Yer: İstanbul
Doğum Tarihi: 1956
Doğduğu Yer: Dersim
Mezar Yeri: Silivrikapı Mezarlığı, İstanbul
Çocukluğu Elazığ’ın yoksul
mahallelerinde geçti. Alevi kökenli olduğundan, oligarşinin böl-parçala-yönet
politikasından daha genç yaşlarda nasibini almaya başladı. Lise yıllarında
birçok kez faşist saldırılara uğradı. Ama o, Alevi olduğu için değil, emekçi
bir ailenin evladı olduğu için, baskı ve sömürüye karşı olduğu için, hiçbir ayrım
gözetmeden emekçi halkın birliğinden yana oldu ve onların kurtuluşu için
mücadele etti.
Haydar, devrimci yaşama 1974
yılında Elazığ’da atıldı. 12 Mart döneminin ardından başlayan faşist terör
ortamında, lise sıralarındayken mücadelede aktif olarak yer aldı.
Elazığ, Tunceli gençliği ve
yoksul Kürt köylüleri arasında yoğun bir örgütlenme ve propaganda faaliyeti
yürüttü. Mücadeledeki kararlılığı, yetenekleriyle kısa sürede kendini gösterdi
ve bu bölgenin önder militanları arasına girdi. Ama Haydar sadece önder bir
militan değil, aynı zamanda sıradan bir halk adamı olarak da tanınmasını
biliyordu. Espritüel kişiliği, sıcakkanlılığı, halkla kolayca kaynaşabilmede
gösterdiği üstün yetenekleriyle, her kesimden emekçinin kalbini fethetmesini
biliyordu. Faaliyet yürüttüğü bölgelerde ona kapısını kapalı tutan bir tek
devrimci-demokrat evi yok gibidir.
Faşist
saldırıların en yoğun olduğu merkezlerden biri olan Elazığ’da bir faşist
katliamı engelleme eyleminde ilk kez tutsak düştü. İşkenceciler onun ağzından,
halkın ve devrimcilerin aleyhine tek söz alamadılar. Bir süre tutsak kaldığı
Sinop Cezaevi onu yıldırmak şöyle dursun, daha da bilenmiş olarak mücadeleye
atılmasına neden oldu. Bitmez tükenmez enerjisiyle kavganın en ön saflarında
yürümeye devam etti... Elazığ-Tunceli bölgesinde egemen sınıfIarın
karşısına her taşın altından Haydar çıkıyordu. Poliste dosyası iyice
kabarmıştı.
1980’de İstanbul’da sanayi
proletaryasının örgütlendirilmesiyle görevlendirildi. Haydar, artık İstanbul
proletaryasının bir sıra neferi ve önderi olarak profesyonel devrimciliğini
sürdürüyordu. Yoldaşlarıyla birlikte devrime giden yolda proletaryanın öneminin
bilincinde olarak, M-L temellere oturmuş devrimci bir işçi sınıfı örgütlenmesinin
ve kadrolaşmasının temelini atmaya çalıştı.
12 Eylül’den bir süre sonra daha
büyük sorumluluklar üstlendi. Döneklik, ihanet ve kaçışın revaç bulduğu bu
ortamda, Haydar emekçi halka karşı sorumluluğunun bilincinde her devrimci gibi
mücadeleye daha sıkı sarıldı. En zor ve olanaksızlıklarla dolu koşullarda,
mücadelenin kesintiye uğramaması için canla başla çalıştı.
1982 Haziran ayında, tüm
tehlikeyi göze alarak, bulunduğu evin üçüncü katından atlayıp kaçmak istemesine
rağmen tutsak düştü. Yaralıydı. Devrimcilere ve halka zarar verecek bilgi almak
için vahşice işkencelere tabi tutuldu. Ama boşunaydı.
İşkence gerçeğini inkar eden egemen güçlerin temsilcilerine, “sen karını başucunda kanlı gecelikle gördün mü?”
diye sordu hep. Eşiyle siyasi şubede yüzleştirildiğinde, eşinin beyaz geceliğinin
kanlar içinde olduğunu görmüştü çünkü... Yakalandığı andan itibaren, ikisine de
ilkelce saldırmıştı işkenceciler. Onda derin izler bırakan bu olayı her
anlattığında, yüz hatları gerilir, kinlenir, hüzünlenirdi...
Haydar’ı Elazığ ve İstanbul
siyasi polisi gibi Alemdağ, Sultanahmet zindanlarının
işkencecileri de tanımakta gecikmedi. O her koşulda halkına ve devrime karşı sorumluluğunu
unutmadan, mücadelesini özveriyle sürdürdü...
Ölüm Orucu gönüllüsü olduğunda
da, ne yaptığını çok iyi bilen bir dava adamı rahatlığı ve sorumluluğu ile
hareket ediyordu. Böyle direndi ve böyle ölümsüzleşti...
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...
Yoldaşları, yakınları Haydar Başbağ’ı Anlatıyor: